Bedenim bana ait!

Bazı konu ve kavramları duymak bile fazlasıyla üzüyor. Üzmesi bir yana üzerinde daha fazla durulması gereğini de beraberinde getiriyor. Elimdeki kitap “Bedenim bana ait!” diyor, hem de bangır bangır bir başlıkla. Maalesef çocuk istismarı üzerine çokça haber okuduk. Hepsinde kahrolduk, kavrulduk.
 
Çocuk istismarı konusu son derece zor ve zorlayıcı bir konu. Bu alanda çalışanlar kadar aileler ve karar vericiler için de üzerinde titizlikle durulması gereken bir konu. Olayın elbette çok boyutu var. Her şeyden önce verilen cezaların caydırıcı olması ve koşulsuz şartsız çocuğu korumak üzerine kararlar çıkması gerekiyor bu tip davalardan. Olumsuz örnekler, gereksiz cezai indirimler ile kaybolan ve yara alan tartışmasız hepimizin geleceği.
 
İnanın üzerinde yazarken zorlanıyorum, düşünürken uyuşuyor elim ayağım, bir de bu konuyla ilgili yaşananları düşünmek tamamen kötü. En başta hukuk olmak üzere tüm karar verici pozisyonda olanların bu sorunu çözmek için seferber olması gerekiyor. Sadece bu ülkede değil Dünya’nın pek çok yerinde yaşanan bu insanlık dışı soruna karşı en azından küçük küçük tedbirler almaya çalışan aileler ve çocuklarımız için bu elimdeki kitap. 
 
Alman Aile Planlaması, Cinsel Pedagoji ve Danışmanlık Cemiyeti tarafından hazırlanan ve Türkiye’de Gergedan Yayınları tarafından basılan kitap Kazım Özdoğan tarafından Türkçe’ye çevrilmiş. 5 yaş üstü çocuklar için tasarlanan kitabın resimlerini de Dagmar Geisler çizmiş. 
 
Kitabın girişinde kitabın neyi amaçladığı hakkında kısa bir bilgilendirme yapılmış yetişkinlere. Bu kısımda kitabın temel olarak çocukların kendilerine iyi gelmeyen duygular ve dokunmalar karşısında “HAYIR” demeyi öğrenmeleri için onları nasıl cesaretlendireceğimizi anlatıyor. Yazarken bile zorluyor farkındayım ama bizlerin de en azından çocuklarımızı cesaretlendirme konusunda gerekenleri yapmamız gerekiyor. 
 
Cinsel istismar sadece yabancılardan gelen bir şiddet türü değil aksine tanıdıklardan daha yoğunluklu olarak gelen bir şiddet türü olarak tanımlanıyor. Buna ensest kavramını da ekleyerek devam edebiliriz. Yazının genel sınırlarını geçeceği için fazla detaylandırmadan sorunun özellikle çocuğun kendi bedenine sahip çıkması ve kendisine iyi gelmeyen bir dokunuşu farketmesini sağlamak olduğunun altını çiziyorum. Aile içinde yaşanan ve ensest olarak tanımlanan kavram karşısında çocukların daha savunmasız kaldıklarını hatırlamak gerekiyor. 
 
Çünkü hem bedensel şiddete hem de ruhsal şiddete maruz kalan çocuk bize de toplumsal yara olarak işleniyor. Güven duygusu zedeleniyor her şeyden önce. Bu duygu biz yetişkinlerin de paranoyalar üretmesine bile sebep olabiliyor. İşte belki tam da bu sebeple daha fazla okumak ve çocuklarımızın da kendi bedenlerini tanımalarına yardımcı olmak zorundayız. 
 
Kitapta bebeklikten çocukluğa geçiş ve bu dönemlerde öz bakım becerilerini kazanana kadar aileye nasıl ihtiyaç halinde olduğumuz belirtiliyor. Resimler çocukların anlayacağı ve gerekli mesajları alacağı şekilde hazırlanmış. Biz yetişkinlerin korkuyla yaklaştığı konuya kitap son derece özenli ve sade bir anlatımla yaklaşmış. Çocukların anne-babaları veya büyükanne-babalarına, arkadaşlarına sarılırken kendilerine iyi gelen duygunun yanında istemediği halde bedenine dokunulduğu durumları da göstermiş çizer. 
 
Kitapta en güzel noktalardan bir tanesi de istemediği halde çocuğu öpmek ve sevmek konusunda ısrarcı davranan büyükler. İstismar amaçlı olmasa bile çocuğun istemediği hallerde onu sevmeye zorlamak da hatalı ve bir o kadar bedeninin ona ait olduğu duygusunu yıkan bir tavır. Dolayısıyla bu davranışları da engellemek gereği çocuklara ve biz yetişkinlere hatırlatılıyor. 
 
Kitapta hangi durumlarda çocukların “HAYIR” demeleri gerektiği çok güzel bir şekilde aktarılıyor. İstemediği zamanlarda kendisine dokunulmasına HAYIR demesi en doğal ve beklenen şey. Zaten kitap bunu yerleştirmeye ve çocukları bu konuda cesaretlendirmeye çalışıyor. Oldukça güzel bir resimde çocuk farklı dillerde HAYIR diyor ve bu bizlere sunuluyor. Altına da “Ama eğer hoşuma gitmiyorsa, bana dokunulmasını istemiyorum. Ve şöyle diyorum: ‘Hayır!’ Çünkü kimin bana ne zaman dokunabileceğine sadece ben karar veririm.” Nasıl da sade ve güzel bir anlatım değil mi?
 
Kitaptaki bir başka önemli nokta ise çocuğun “HAYIR” dediği durumlarda buna devam eden büyüklerle başbaşa kalan çocukların ne yapması gerektiği noktası. İşte bu noktada güvendikleri birine bunu anlatmaları ve yardım istemleri söyleniyor çocuklara. 
 
Kitabın en özlü sözleri hepimize; “Şunu aklından hiç çıkarma: Bedenin sadece sana ait. Ve o çok özel bir şey.” Bu satırları okurken sıra ister istemez yaşadığımız coğrafyada “çocuk gelin” gibi iki kelimenin yan yana kullanıldığında aklın nasıl da yerle bir olduğuna geldi. Sonra töre cinayetlerinde kaybedilen yaşamlar geldi aklıma. Güldünya mesela. Yara büyük ama asla anmadan geçemeyeceğim N.Ç. davası var bir de. Hani bir sürü kişinin tecavüzüne uğrayan 13 yaşındaki kız çocuğuna hakimin “rızası var” dediği çocuk. Dünya’dan ve Türkiye’den çokça örnek sıralanabilir ama N.Ç. benim için milattır. Rızanın asla ama asla çocuk ve istismar kelimelerinde kullanılamayacağını, hukukun ve adaletin her koşulda çocuklardan yana olması gereğini hafızalarımıza kazıdığı için milattır. Çocuk bedenine şiddet uygulayanların asla cezai indirime uğramamaları konusundaki kararlılık için milattır. Kötülüğün ve şiddetin en somut haline örnek olduğu için milattır. Başka mı? Her kadının ve çocuğun kendi bedeni üzerinde sadece kendi söz sahibi olabileceği gerçeğini yüzümüze çarptığı için milattır. 
 
Bu kitap neden kıymetli biliyor musunuz? Sadece istismar konusundaki bilinçlendirme için değil. Elbette o da var ama bir yanıyla da çocukken bedenine sahip çıkması gereği öğretilen çocuğun bir başka kişinin bedenine tahakküm kuramayacağını da öğretmesi üzerinden kıymetli. Büyüyüp sadece giyimini bahane ettiği kişiye tekme atamayacağını öğrenmesi sebebiyle kıymetli. Sonra mesela hakim veya avukat olduğunda doğrunun ne olduğunu bileceği ve ondan taraf olacağı için kıymetli. Daha mı, dahası belki daha yaşanabilir bir Dünya özlem ve umudunun yine çocuklarda olması nedeniyle kıymetli. Yaşamın onlar adına daha güzel olması için gösterilen irade üzerinden kıymetli. Çocuklardan yana olan tavrı için kıymetli. Büyükleri de uyardığı ve yol gösterdiği için kıymetli. Hepimize yaşadığımız acı gerçekleri hatırlattığı için kıymetli. Belki sadece niyeti üzerinden kıymetli. Kıymeti niyetinde olanların çoğalması dileğimle…
 
Metnin Yayınlandığı Gazete için tıklayınız

Şunlar da Hoşunuza Gidebilir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.